
Sosyalleştirmeyen Sosyal Medya
YELİZ DÖVÜCÜ
Sosyalleşme, bireylerin içinde yaşadıkları kültür olan sosyal dünyaya ait inanç ve davranış biçimlerini kazanma ve özümseme sürecidir. Günümüzde, özellikle yaşanan Pandemi süreci sonrası sosyalleşme süreçleri değişkenlik göstermiş bireylerin sosyal medya üzerinden sanal sosyalleşmeye yöneltmiştir.
Dünyada yaşayan 7 milyar insanın 3 milyar, yani dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 40 ‘ı sosyal medya kullanmakta. Araştırmalar günde ortalama iki saatimizi sosyal medyada geçirdiğimizi göstermektedir. Bu, her dakika yarım milyon tweet ve Snapchat, instagram, Facebook fotoğrafı paylaşılması anlamına gelmektedir.
Sosyal Medya paylaşımlarının birçoğu özellikle ‘’İnfluencer’’ kavramının hayatımıza girmesiyle birlikte gerçeklikten uzak, yapay mutluluklar üretmeye başlamıştır. Birçok insan artık arkadaş çevresi ile sadece sosyal medyada paylaşım yapmak için bir araya gelen, gittiği mekânı paylaşımlarında güzel like alabilme potansiyeline göre seçer olmuşlardır. Bu da toplumca alışık olduğumuz ‘’Sosyalleşme’’ kavramından bizleri ayırmış ve artık gerçek kişiliğimizden sıyrılıp ‘’Sosyal Medya Kişilikleri’’ haline getiren süreci başlatmıştır.
Sürekli duygusal tatmin elde etmek isteyen sosyal medya kullanıcılarının maruz kaldığı bir diğer konu ise ‘’Bağımlılık’’. Arkadaş ortamlarında söyledikleri yemeğin tadına dahi bakmadan önce fotoğrafını çekip sosyal medyasında paylaşan, bununla birlikte sohbet etmek yerine gelen yorumlara mesajlara cevap vermeyi tercih edenler günümüzde hepimizin masasında varlar ve onlara ‘’Sosyal Medya Bağımlısı’’ diyoruz. Sosyal medya bağımlılığı konusunda çeşitli araştırmalar da yapılıyor. ABD’de yapılan bir araştırmaya göre ülkedeki insanların ortalama %10’u sosyal medya bağımlısı konumunda. Yapılan araştırmalara göre sosyal medya hatalı kullanımı birçok psikolojik rahatsızlığı ortaya çıkartmış ve kişileri gösterilenin tam aksine yalnızlaştırmıştır.
Mutlu olmadığı halde çok mutlu verilen pozlar, maddi durumu karşılamadığı halde sosyal medya için gidilen mekânlar, kitap okumadığı halde kitapla çekilmiş fotoğraflar, içsel olarak huzursuz olduğu ama elit olarak kabul ettiği ortamdaki sahte gülüşler… Ve öte yandan tüm bu paylaşımları gerçek zanneden ve aynısı yapmak isteyen milyonlarca kitle! Sosyal medya hayatımızın tam ortasında sosyal iletişimizi aşağıya çeken ve gitgide büyüyen bir mecra haline gelmiştir.
Bununla birlikte gerçek bir sosyalleşmeden uzak, sanal olarak edindikleri ortamlar ile aslında haz almadıkları ama geçici duygusal tatmine eren kişiler ki bu tatmini, (aldıkları like ile ölçümleyenler), her defasında daha çok like alabilmek adına aile geleneklerinden, kişisel ilişkilerine kadar her şeyi sosyal medya üzerinden yapmaya, anlatmaya ve göstermeye başladılar. Buda birçok aile yapısının bozulmasına ve kişilerin gerçek hayatta daha yalnız kalmasına sebep oluşturmaktadır.
Tüm bunların yansıra sosyal Medya ruh sağlığımız üzerinde ciddi yıpranmalara sebebiyet veren birçok hastalığı beraberinde getirmekte depresif, mutsuz ve yalnız insanların sayısı her geçen gün artmaktadır. Yapılan araştırmalara göre insanlar üzerindeki en büyük etkisi ‘’Stres’’. Sosyal medya kullanımında kadın ve erkek arasında stres konusunda değişkenlikler ortaya çıkmış. İnsanlar gündelik stres ve sıkıntılarından uzaklaşmak için sosyal medyaya başvuruyor
ancak araştırmalar sosyal medyanın stresi gidermek yerine daha fazla strese yol açtığını gösteriyor.
1800 kişi üzerinde yapılan araştırmada kadınların erkeklerden daha fazla strese girdiğini gösteriyor. Başkalarının kendi stresini paylaştığı Twitter ise sosyal medya içinde en büyük stres kaynağı. Fakat kadınlar Twitter’i kullandıkça daha az strese giriyorlar. Erkeklerin sosyal medya ile ilişkisi daha mesafeli olduğundan aynı etkiyi göstermiyor. Araştırmacılar genel olarak sosyal medya kullanımının stresi bir miktar azalttığı sonucuna vardı.
İnsanlar yaşamak istediği duyguları, görmek istediği yerleri, satın alamadıkları eşyaları, hayalindeki evleri, sosyal medya üzerinde çok fazla görmeye maruz kalınca ortaya bir diğer sorun çıkıyor: ’İmrenme’’. 600 yetişkinle yapılan bir araştırmada, yaklaşık 200 kişi sosyal medyanın kendilerinde başta öfke olmak üzere olumsuz duygular yarattığını ve bunun imrenme duygusuna dayandığını söyledi.
Fakat imrenmenin yıkıcı bir duygu olması gerekmediğine ve insanları daha fazla çaba göstermeye sevk ettiğine inananlar da var. Fakat 19-32 yaş grubundan 7 bin kişi ile yapılan bir araştırmada, sosyal medyada fazla zaman geçirenlerin sosyal izolasyon yaşama ihtimalinin iki kat fazla olduğu görüldü.
Yoğun sosyal medya kullanımının etkileri, kişilerin bu platformları aktif ya da pasif kullanım tercihlerine göre değişebiliyor. Sosyal medyada düzenli olarak fotoğraf veya gönderi paylaşan ya da yorumlar ve beğeniler ile fikirlerini belirten aktif kullanıcıların yoğun kullanımı, diğerlerinin sürekli onayını veya hayranlığını istemeye neden olabilir. Bu durumun etkileri yalnız sosyal medyada değil kişilerin gündelik hayatında da görülebilir. Devamlı bir sosyal beğenilirlik ihtiyacı duymak, kişinin kendi beden imajını ve yaşam tarzını yoğun bir şekilde gözlemlemesine ve yargılamasına yol açabilir. Dahası beklenen onay gelmediğinde kişinin benlik saygısı zarar görebilir ve kendini değersiz hissedebilir. Bu bireyler, yaygın internet kullanımıyla birlikte ortaya çıkan siber zorbalığa; yani dijital kanallar aracılığıyla yapılan saldırı ve alay davranışlarına karşı daha savunmasız kalabilirler. Arkadaşlarının çok daha ideal ve mutlu bir yaşam sürdüğü duygusuna kapılan kişi, onlara imrenecek ve kendisinin içindeki sosyal izolasyonu olduğundan fazla görmesine neden olabilecektir.
Sosyal medya platformları, insanların birbirleriyle sanal ortamda iletişim kurmalarını sağlar. Ancak, fazla sosyal medya kullanımı, yüz yüze iletişimi azaltabilir. İnsanlar, sanal ortamda iletişim kurmaktan daha çok zaman harcayarak gerçek dünyadaki sosyal etkileşimlerden uzaklaşabilir.
Sosyal medyada yazılı veya kısa mesajlarla iletişim kurmak yaygındır. Bu durum, daha derin ve anlamlı iletişim becerilerinin azalmasına yol açabilir. Yüz yüze iletişimde vücut dilini, tonlamayı ve diğer iletişim unsurlarını kullanma imkânı olduğu halde, sosyal medya iletişimi bu zenginlikleri sunmaz.
Sosyal medyada yazılı iletişimde, vücut dilinin ve tonlamaların eksikliği nedeniyle yanlış anlamalar ortaya çıkabilir. Yazılı mesajlar bazen istenmeyen veya yanlış bir şekilde yorumlanabilir ve iletişim sorunlarına yol açabilir. Bu da ilişkilerde gerilimlere ve anlaşmazlıklara neden olabilir.
Sosyal medya platformları, kullanıcıların içerikleri filtreleyip seçmelerine dayalı bir algoritma kullanır. Bu durum, insanların sadece belirli bir görüş veya bilgiye maruz kalmalarına neden
olabilir ve bu da iletişimde çeşitlilik ve objektiflik eksikliğine yol açabilir. Ayrıca, yanlış bilgilendirme ve yanlış haberlerin hızla yayılması da bir sorun olabilir.
Sosyal medyanın sürekli olarak kontrol edilme ihtiyacı, bildirimlere anında yanıt verme zorunluluğu ve sosyal medyadan ayrı kalma kaygısı gibi faktörler, sosyal medya bağımlılığını tetikleyebilir. Bağımlılık, gerçek dünyadaki iletişim ve ilişkiler üzerinde olumsuz etkileri olan bir durumdur.
Bu olumsuz etkilerin farkında olmak ve bilinçli sosyal medya kullanımıyla denge sağlamak önemlidir. İletişimi güçlendirmek için sosyal medyanın yanı sıra yüz yüze iletişim, telefon görüşmeleri veya video konferans gibi diğer iletişim yöntemlerini de kullanmak gereklidir.
Sosyal medya kullanımını iş, eğitim veya sosyal nedenleriyle tamamen bırakmak mümkün olmayabilir. Ayrıca dengeli kullanıldığında birtakım faydaları da olabilir. Fakat uzun sürelerde sosyal medya kullanımını önlemek için birkaç öneriden bahsedebiliriz:
· Eğer olumsuz etkilere neden olacak düzeyde sosyal medya kullanıyorsanız; kendiniz için günün belli saatlerinde veya haftanın bazı günlerinde sosyal medya kullanmadığınız zaman dilimleri belirleyebilirsiniz. Özellikle akşam belirli bir saatten sonra kullanımı azaltmak sağlıklı bir uykuya ve sabah erken saatlerde kullanmamak güne daha iyi bir başlangıç yapmanıza yardımcı olabilir.
· Kendiniz için sosyal medya kullanmadığınız mekanları belirleyebilirsiniz. Örneğin; evde yemek masası ve yatak odası gibi mekanları belirleyerek içinde bulunduğunuz ana ve yanınızdaki kişilere odaklanabilirsiniz.
· Bilgi edinmek istediğiniz alanlarla ilgili bir ya da iki uzman kişi belirleyerek onların paylaşımlarını takip edebilirsiniz. Böylelikle ihtiyacınız olan bilgiye daha kolay ve güvenilir bir şekilde ulaşabilirsiniz.
· Hem faydalı ve doğru bir bilgi alamadığınız hem de kendinizle karşılaştırarak yetersizlik hissi yaşadığınız sosyal medya hesaplarını takip etmeyi bırakabilir ya da azaltabilirsiniz.
· Bazı sosyal medya uygulamalarında bulunan süre kısıtlama seçeneğinden faydalanarak farkında olmadan geçirdiğiniz zamanın önüne geçebilirsiniz.
· Sosyal medyaya ayırdığınız sürenin bir kısmını yeni hobiler edinmeye veya var olan ilgi alanlarınızı geliştirmeye ayırabilirsiniz. Böylelikle kendinize daha çok vakit yaratarak; rahatlamak için bir imkan bulabilirsiniz.
Unutmamakta fayda var hiç kimse sosyal medyada paylaştığı kadar güzel, zengin ve mutlu değildir. Ve en iyi sohbet klavye üzerinde değil göz göze bakılarak yapılır. Sosyal Medya yalnızlığınızı geçici olarak giderir ve bir anın sonunda omzunuza değen bir el, gönderinizdeki like ‘dan daha kıymetlidir. Sosyalleşin, Sosyal Medya olmadan!
KAYNAKÇA
Alkis Y, Kadirhan Z ve Sat M (2017) Development and Validation of Social Anxiety Scale for Social Media Users. Computers in Human Behavior(72), 296-303. https://www.scientificamerican.com/article/how-your-cell-phone-hurts-your-relationships/
Çakmak V ve Aktan E (2016) Öğrencilerin İletişim Kaygısı, Muziplik/Takılma ile Okul Başarısı Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi (42), 19-36.
KURTYILMAZ Y, CAN G, CEYHAN A (2017). Üniversite Öğrencilerinin İlişkisel Saldırganlık ile Benlik Saygısı, Sosyal Bağlılık ve Sosyal Kaygı Düzeyleri Arasındaki İlişkiler. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi 7(47), 33- 52.