
İncinen Kimin Kalbi? Tüketicinin Kalbi Olabilir Mi?
Günümüz rekabet dolu pazar ortamında, markaların başarılı olabilmesi için tüketicileri derinlemesine anlamaları ve onların ihtiyaçlarını doğru bir şekilde değerlendirmeleri hayati öneme sahiptir. İşte tam da bu noktada, pazarlama içgörüsü devreye girer. Pazarlama içgörüsü, markaların hedef kitlelerini, alışkanlıklarını, tercihlerini ve ihtiyaçlarını anlamalarına yardımcı olan değerli bir araçtır. Peki ya tüketiciyi derinlemesine incelediğimiz bu pazarlama içgörüsünde tüm bunları incelerken tüketicinin karşılaştığı olumsuz bir şeyi doğru kavrayıp o krize doğru cevap verebiliyor muyuz?
Tüketiciye karşı yapılan hataya cevap verirken aslında sadece tüketicinin kalbine değil aynı zamanda markanın kalbine de dokunmuyor muyuz? Tabii ki marka ile ilgili olumsuz bir eleştiriyle karşılaştığımızda tüketicinin kalbine cevap verirken aynı zamanda markanın kalbinin atmasında büyük rol oynuyoruz.
Peki tüketicinin kalbi nedir? Tüketicinin kalbi, pazarlama içgörüleri oluşturduğumuz yolda izlediklerimiz ve aynı zamanda tüketiciyle doğru duygusal bir bağ kurarak marka imajımızın güçlü kalp atışını sağlayacak önemli bir kriterdir.
İşte hem tüketicinin kalbine dokunabilmek hem de markamızın kalbinin atmasına sağlayan en önemli kriterlerden biri CEO’lardır. Önemli kararlar almada stratejik ve büyük önem arz eden CEO’ların dik duruşu ve markanın oluşturduğu kritik kararlar markaların ilerlemesinde büyük yol izler. Peki bu yolda büyük bir payı olan CEO’lar acaba kendi egolarından doğan bir marka imajı mı oluşturuyor yoksa tüketiciyi anlayan bir marka imajını mı oluşturuyor sizce?
Çoğu zaman hızlı ve pratik çözümler üreten yöneticilerin markanın ilerlemesi için ne kadar önem arz ettiğini ve pozitif etkilerini bıraktığını gördüğümüz zamanlar dışında bazen de egolarının ön planda olduğunu ve kritik durumlarda hata yaptığını yakın zamanda Patiswiss örneğinde hepimiz gördük…
Peki ya hata yapmak mı yoksa bu hatayı kabul edip yolumuza devam etmek mi? işte burada hem yöneticinin kalbi hem de müşterinin kalbi ön planda olmalı… Hem kendi markanın kalbini hem de tüketicinin kalbini ön planda tutarak yolumuza devam etmek markamızın imajını ve itibarını önde tutacaktır.
Hata yapmak hepimizin doğasında var… Hatalarımızdan ders çıkarmak ve yolumuza her zaman daha güçlü devam etmek bu hataları doğru değerlendirmekten geçmektedir…
Peki ya büyük markalar hiç hata yapmadı mı? Tüketicinin kalbine giden yolda hata yaptıktan sonra gidilecek yol nasıl olmalı? Ve kırılan kalpler nasıl onarılmalıdır?
Dünya üzerindeki markaların marka imajlarını ve itibarlarını koruma yolunda bu hatalardan ilham aldıklarını görüyoruz. Bu hatalardan ilham alındığını görmek bize her zaman cesaret verebilir.
Şimdi gelin büyük markaların yaptığı hataları ve bu kriz zamanlarını nasıl çözdüğünü ve bunlardan nasıl ilham aldıklarını görelim.
1. Coca-Cola’nın “New Coke” Hatası:
1985 yılında, Coca-Cola’nın “New Coke” adında yeni bir formülle piyasaya sürdüğü bir içecek çılgınlığı yaşandı. Ancak, tüketicilerin büyük bir tepkisiyle karşılaşan bu yeni formül, kısa süre sonra eski formülle değiştirildi. Coca-Cola’nın bu hatadan çıkardığı ders, tüketicilerin duygularını göz ardı etmemek ve marka mirasını korumaktır.
2. Netflix’in Fiyat Artışı Krizi:
2011 yılında, Netflix, fiyatlarını artırmaya karar verdi ve bu karar büyük bir tepkiyle karşılandı. Abonelerin büyük bir kısmı Netflix’i terk etti ve şirketin hisse fiyatı düştü. Ancak, Netflix, hızla bir dönüşüm stratejisi izledi ve orijinal içeriklerle abone tabanını yeniden kazandı. Bu hata, şirketin tüketici geri bildirimlerine dikkat etmesi gerektiğini ve esnek bir strateji benimsemesi gerektiğini gösterdi.
3. Volkswagen’in Emisyon Skandalı:
2015 yılında, Volkswagen, araçlarının emisyon testlerini manipüle ettiği iddialarıyla karşı karşıya kaldı. Bu skandal, şirketin itibarını ciddi şekilde zedeledi ve tüketici güvenini kaybetmesine neden oldu. Volkswagen, bu hatayı telafi etmek için geniş kapsamlı bir geri çağırma ve tazminat programı başlattı ve şeffaflık politikalarını güçlendirdi. Bu hata, şirketin dürüstlük ve şeffaflık değerlerine daha fazla önem vermesi gerektiğini gösterdi.
4. McDonald’s’ın “Üzerine Tuz Ekmek” Anlayışı:
McDonald’s, yıllar boyunca sağlıksız bir beslenme imajıyla mücadele etti. Ancak, şirket son yıllarda bu imajı değiştirmek için bir dizi stratejik adım attı. Menüde sağlıklı seçenekler sunmaya başladı, sürdürülebilirlik çabalarını artırdı ve iletişim stratejisini değiştirdi. Bu dönüşüm, markanın tüketici taleplerine uyum sağlamasını ve toplumsal beklentilere cevap vermesini sağladı.
5. Starbucks’ın Irkçılık Olayı:
Starbucks, 2018 yılında, Philadelphia’daki bir mağazasında yaşanan ırkçılık olayıyla karşı karşıya kaldı. Bu olay, şirketin itibarını zedeledi ve tüketici güvenini sarsan bir etki yarattı. Starbucks, bu hatayı telafi etmek için hızla harekete geçti ve bir dizi ırkçılık karşıtı eğitim programı başlattı. Ayrıca, toplumsal sorumluluk projelerine daha fazla yatırım yaparak itibarını güçlendirdi.
Hatalardan Dersler Çıkarmak ve Dönüşüm Sağlamak
Görüyoruz ki büyük markaların yaptığı hatalar, genellikle eleştirilir ve tartışılır. Ancak, bu hatalar aynı zamanda stratejik dönüşümlere de ilham verebilir. Hatalardan dersler çıkararak ve esnek bir strateji benimseyerek, markalar başarılı bir şekilde dönüşüm sağlayabilirler. Daha da önemlisi, hatalarla başa çıkarken dürüstlük, şeffaflık ve tüketici odaklılık gibi değerlere bağlı kalmak önemlidir.
Dönüşümün Anahtarı
Hatalardan ders çıkarmak, büyük markaların dönüşüm sürecindeki anahtarıdır. Markaların esnek bir strateji benimsemesi, müşteri geri bildirimlerine odaklanması, inovasyon ve yenilikçilik yapması, kriz yönetimi becerilerini geliştirmesi ve toplumsal sorumluluk ve etik değerlere önem vermesi, başarılı bir dönüşüm sağlamalarını sağlar. Daha da önemlisi, markaların bu süreçte dürüstlük, şeffaflık ve tüketici odaklılık gibi değerlere bağlı kalmaları, uzun vadeli başarılarını destekler. Yani tüketicinin kalbine giden yolun bulunması gerekliliği hiçbir zaman unutmamalıdır…
Sevcan ZAİM